e-GENC
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

En son konular
» SİTEDEKİ RESİMLERİ UÇURMA
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:39 am tarafından GNCTRK

» Başlat > Çalıştır' da çalıştırabileceğiniz programların listesi
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:37 am tarafından GNCTRK

» CEP TELEFONU VE GİZLİ KODLAR
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:36 am tarafından GNCTRK

» CEP TELEFONLARINDA ATERİ OYUNLARI OYNAMAK !
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:35 am tarafından GNCTRK

» AKRABALARINIZI BULUN
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:34 am tarafından GNCTRK

» TCP İP KOMUTLARI
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:32 am tarafından GNCTRK

» IE HATA VERİNCE TÜM PENCERELER KAPANMASIN
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:30 am tarafından GNCTRK

» RESİMLERE YAZI YAZIN
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:28 am tarafından GNCTRK

» CDRW'LAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:27 am tarafından GNCTRK

» BELLEKTE SAKLANAN DLL'LERİN SİLİNMESİ
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:25 am tarafından GNCTRK

» KISAYOLLARDAKİ OK'LARI KALDIRMAK
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:24 am tarafından GNCTRK

» GÜVENLİK KAMERALARI İLE ÜLKELERİ GEZİN
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:23 am tarafından GNCTRK

» ONLINE FOOTBALL MANAGER 2009
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:22 am tarafından GNCTRK

» KLAYVEDE OLMAYAN KARAKTERLER
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:20 am tarafından GNCTRK

» Borland C/C++ 5.5 Derleyicisi Kurulumu
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 11:05 am tarafından GNCTRK

» Varlık Felsefesi
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 10:33 am tarafından GNCTRK

» SİYASET FELSEFESİ
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 10:32 am tarafından GNCTRK

» AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 10:30 am tarafından GNCTRK

» Entüisyonizm / Felsefi Görüşler
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 10:29 am tarafından GNCTRK

» Fatalizm / Felsefi Görüşler
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 10:28 am tarafından GNCTRK

» Feminizm / Felsefi Görüşler
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 10:27 am tarafından GNCTRK

» İdealizm / Felsefi Görüşler
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 10:26 am tarafından GNCTRK

» Postmodernizm / Felsefi Görüşler
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 10:25 am tarafından GNCTRK

» Pozitivizm / Felsefi Görüşler
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 10:23 am tarafından GNCTRK

» Pragmatizm (Uygulayıcılık) / Felsefi Görüşler
Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl EmptyÇarş. Mayıs 20, 2009 10:22 am tarafından GNCTRK

Kimler hatta?
Toplam 90 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 90 Misafir

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 288 kişi Ptsi Ekim 14, 2024 5:18 pm tarihinde online oldu.
REKLAM ALANI
Kasım 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
    123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Takvim Takvim

RSS akısı


Yahoo! 
MSN 
AOL 
Netvibes 
Bloglines 


Istatistikler
Toplam 11 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: Baharx

Kullanıcılarımız toplam 1431 mesaj attılar bunda 1311 konu

Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl

Aşağa gitmek

Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl Empty Osmanlı Türkçesi Edebiyatı - 16. Yüzyıl

Mesaj  boewulfs Perş. Nis. 23, 2009 2:26 pm

On altıncı yüzyılda Kânûnî Sultan Süleyman’a Câmelnâme şeklinde tercüme ve takdim edilen; Abdi Mûsâ tarafından 1429-30 (H.833) yılında yazılan Camasbnâme, İkinci Murad devrinin bir başka mesnevîsidir. 5122 beyit olan eser, daha çok, bir masal kitabıdır. Fakat eserde Danyal peygamberin hayatı ile ilgili bir kısım da vardır.
1436 (H.839) yılında yazılan Mesnevî-i Murâdiyye’ye gelince eser, hayatı hakkında bilgi bulunmayan Mevlevî şâir Muinüddîn bin Mustafa tarafından yazılmıştır. Mesnevî-i Murâdiyye, devrin en hacimli eseri olup, hazret-i Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin birinci defterinin tercüme ve şerhidir. Yalnız eserde, 152 adet gazel bulunmaktadır. Bunlardan birkaçı Farsça'dır. Eser, daha çok padişah İkinci Murad Hanın işaretiyle yazılmıştır ve iki ciltten müteşekkildir.

Sînâme: 1310 beyte yer veren bu eser Hümâmî’nindir. 1436 yılında tamamlanmıştır. Mürşidü’l Ubbâd veya Mürşidü’l-Ibâd, Ârif tarafından yazılmıştır (1438). 20411 beyittir. Bu mesnevî, dört bölümden ibarettir. Tasavvufî ve öğretici olan eserin dili sâde, fakat sanat yönü tesirli değildir. Aynı yıllarda yazılan Nüsha-i Âlem ve Şerhü’l-Âdem adlı eser 369 beyit olup, Ârif’in küçük bir mesnevîsidir. Yine aynı tarihlerde Muhammed bin Selmân, Mevlidini yazmıştır. 800 beyitten fazla olan eser Erzurumlu Mustafa Darir’in eserini de sayarsak bu türde Türkçe'de dördüncü olarak görülmektedir. Ârif’in, Peygamberimizin mîrâcını konu alarak yazdığı Mîrâcnâme’si ise 2000 beyte yakın bir eserdir. Yine onun 1402 beyitlik Vefatü’n-Nebi adlı mesnevîsini zikretmek yerinde olur. Görüldüğü gibi o, üç eserinde de Peygamberimizin hayatını işlemiştir. İsimsiz bir mesnevîsinin olduğunu da zikretmek gerekir.

İkinci Murad Han devrinin hacim itibariyle önde gelen mesnevîlerinden biri de 12239 beyit olan Âşık Ahmed’in yazdığı Câmiü’l-Ahbâr adlı eseridir. 20 babdan meydana gelen eser, hikâyelere yer verir. Dili, devrine göre açıktır. Gülşen-i Uşşâk (Hümâ vü Hümâyûn) orta hacimde bir mesnevîdir 1446 (H.850) yılında telif edilmiş olup, 4559 beyitten meydana gelmiştir. Mevzuu, Arap diyarında, çocuğu olmayan Menuşeng adlı bir padişahtır. Eser Şeyhî’nin yeğeni Cemâlî tarafından yazılmıştır. Fatih Sultan Mehmed ve İkinci Bayezid Han zamanlarını da idrak eden Cemâlî’nin, ele geçmemiş Yusuf ile Zeliha ve Miftâhü’l Ferec adlı mesnevilerini de zikretmek yerinde olur. Onun başka risalelerinin bulunduğu da bilinmektedir. Cemâlî’nin eserlerinde sanat yönü ağır basar.

Sultan İkinci Murad zamanında yazılan ve mevzu bakımından dikkat çeken yegâne eser, Gelibolulu Zaifî tarafından yazılan ve padişahın savaşlarına yer veren Gazavât-ı Sultan Murâd ibni Muhammed Han adlı eserdir. 1446-51 (H.850-5) yılları arasında yazılan eser, tarihî ve edebî olup, gazavât nevindendir ve 2566 beyittir.

Gerek halk arasındaki yeri, gerekse edebî eser olarak değeri göz önüne alınınca devrin önde gelen bir başka eseri Yazıcıoğlu Muhammed bin Sâlih bin Süleyman’ın 1449 (H.855) yılında yazdığı 9008 beyit ihtiva eden Muhammediyye’sidir. Bunlara ilâve olarak, Ahmed Hayâlî’nin Ravzat-ül-Envâr ve Tarîkatnâmesi’ni zikretmek gerekir.

Mensûr eser olarak İkinci Murad Han zamanında yazılan eserlerin başında İrşâdü’l-Mürîd ile’l-Murâd gelmektedir. Kasım bin Muhammed Karahisarî tarafından Farsça'dan tercüme edilmiştir. Kemâleddîn bin Îsâ ed-Dümeyrî’nin, Hayâtü’l-Hayevân’ı, Gülistân’ın Manyasoğlu tarafından aynı adla yapılan tercümesi, Mahmur bin Muhammed Şirvânî’nin Tuhfe-i Murâdî’si, Mercimek Ahmed’in Kâbusnâme Tercümesi, Yazıcıoğlu’nun Târih-i Âl-i Selçûk’u, Hızır bin Celâleddîn’in İbni Kesir Târihi Tercümesi, Mahmud bin Kâdı Manyas’ın A’cebü’l-U’cab’ı, Ârif Ali Molla’nın Dânişmendnâme’si, Mustafa bin Seyyid’in Cevâhirnâme-i Sultan Murâdî’si, Ahmed-i Dâî’nin Tezkiretü’l-Evliyâ Tercümesi, Mehmed bin Abdullatif’in Bahrü’l-Hikem’i, Hızır bin Abdullah’ın Kitâbü’l-Edvâr’ı, Mukbilzâde Mü’min’in Zahîre-i Murâdiyyesi ile Miftâhü’n-Nûr ve Hazaini’s-Sürûr’u zikredilmesi gereken eserlerdir. Aslında bu devirdeki mensûr eserler, bunlarla da kalmaz. Mûsâ bin Mesûd’un eseri Kırk Vezir Hikâyesi, Firdevsî’nin Şehnâme Tercümesi bunlara ilâve edilmelidir. Yine bu devre kadar olan şâirlerden toplama bir mecmua olan, daha çok gazellere yer veren Ömer bin Mezîd’in Mecmûâtü’n-Nezâir’i, Sultan İkinci Murad Hana adanmıştır. Böylece bu padişah zamanında tezkireciliğin nüvesi teşekkül etmiştir.

Osmanlı Devleti'nde şiir, ilk önceleri gazel tarzının azlığına rağmen Mesnevî sahasında kendini gösterir. Buna rağmen Osmanlı edebiyatı, divan edebiyatı gibi bir isimle anılmakta ve sadece dar bir çerçeveye sıkıştırılmak istenmektedir. Bu bir bakıma hemen her sahada eser vermiş bir milletin, divan kelimesini öne sürerek, kabiliyetini ve gayretlerini ve kültür faaliyetlerini de inkâra yönelmekten başka bir şey olamaz. On beşinci yüzyılın ortalarına gelinceye kadar, beyliklerde yazılan eserler de dahil, mesnevîlerin sayısı yüze yaklaşırken, dîvânların sayısı ona çıkmaz. Bir başka husus, gerek Araplarda gerekse Farslarda divan şâiri olan ve divanı bulunan pek fazla şâir vardır. Fakat onlar, edebiyatlarının sınırını, "divan" kelimesiyle daraltmazlar. Aynı durum, Türk edebiyatı için de düşünülünce Doğu (Çağatay) Türkçesi'yle yazılan pekçok divanla karşılaşırız. Fakat bizde divan edebiyatı denince, yalnız Osmanlı edebiyatı akla gelmektedir. Kısacası, Osmanlı edebiyatı, bir mesnevî edebiyatı olarak başlamıştır.

Akla gelen diğer bir husus, gazel türünün mesnevîye göre kısa bir şiir şekli oluşu, mevzu bakımından geniş tutulmayışı, daha sonra, başta padişahlar ve şehzadeler olmak üzere sarayda yer tutması, divanlara olan rağbeti arttırmış olmalıdır. Bu yönden ele alınınca, sarayda okunan ve yazılan eserlerin başında divanlar gelmektedir. Fakat bütün bir edebiyata Divan Edebiyatı olarak ad vermek, en azından, diğer kültür eserlerini mühimsememek olur.

1404 (H.806) yılında Amasya’da doğan, Osmanlı padişahlarının altıncısı olan bu kudretli padişah, ilim ve kültür hayatı yanında, batıda Venedik, Eflak, Bizans, Arnavut, Sırp, Macar, Bohemya, Polon, Hırvat ve Alman milletleriyle, doğuda ise başta Karaman Beyliği olmak üzere Anadolu’da yer alan irili ufaklı beylerle mücadele hâlindedir. Zamanındaki fetihler, daha çok batıda gerçekleşmiş olmasına rağmen, bilhassa saltanatının ilk yıllarında Bizans’ın iç karışıklıklara verdiği sebebiyet de vardır. Fakat Sultan Murad, doğruluğu, hâlis niyeti, fazlı ve merhameti, cesareti, azim ve tedbiri ve bilhassa ahde vefası sayesinde bütün bunların üstünden gelmesini başarmış, batıda kazandığı zaferlere ilâve olarak doğuda Anadolu Türk Birliğinin kurulmasına gayret etmiştir. Doğudaki birliğin kurulmasından sonra bilhassa Osmanlı Devleti aleyhine, batılılarla işbirliği yapma gayretleri, Şiî olan İran’a düşecektir. Yukarıda yer verdiğimiz hususiyetleri yanında Sultan II. Murad Han'ın, âlimleri himayesi, sanata düşkünlüğü ve edebiyata değer vermesi, bunun neticesinde ilim ve sanat adamlarıyla olan meclisleri bırakmaması da vardır. Tarihler onun adaletini, hükümdarlığını, cesaret ve cömertliğini zikretmeden geçememişlerdir. Yazılan şiirlerde, mübalağalı bir şekilde padişahları övmek varitse de, bu husus, Sultan İkinci Murad Han için yapılmışsa, gerçeğin anlatılmasından başka bir şey değildir.

Sultan İkinci Murad Hanın, Murâdî mahlasıyla şiir söyleyen ilk Osmanlı padişahı olduğu bilinmektedir. Artık, Osmanlı sarayında, oğlu İkinci Mehmed de divanda görülecektir. Avnî mahlası ile şiirler yazan, küçük de olsa bir divana sahip olan Fatih Sultan Mehmed’in iki oğlu, Cem Sultan ve İkinci Bayezid Han, bu yüzyılın ikinci yarısında sarayın yetiştirdiği şâirler olarak bilinir. Bilhassa asrın sonuna doğru Cem Sultan ve Bayezid-i Velî, şiire kendilerini de katarlar. Cem Sultan şiirlerinde Cem mahlasını, İkinci Bayezid de Adlî’yi kullanır. Yalnız, Cem Sultan’ın bunlardan ayrı bir tarafı, onun edebiyatımıza Cemşid ü Hurşid adlı bir mesnevî bırakmış olmasıdır. On altıncı asırda bu halka daha da genişlemektedir.

On beşinci yüzyılın sarayda kudretli şâiri Şeyhî’dir. Ancak İkinci Murad Han'dan sonra Şeyhî, yerini Ahmed Paşa'ya bırakacaktır. Fatih zamanında, Osmanlı Türkçesi'nin en güzel sesini aksettiren Ahmed Paşa, haklı olarak Sultânü’ş-Şuâra (Şâirlerin Sultanı) unvanını da almıştır. İnce, zarif, nüktedan, keskin zekâlı ve hazırcevap bir şâir olan Ahmed Paşa, Fatih’in sohbet arkadaşıydı. Onun Osmanlı Hanedanına karşı, riyadan uzak, samimi ve ciddî bir bağlılığının bulunması, en güzel gazellerini İkinci Mehmed’e sunmaya sebep olmuştur. Padişahla hocası şâir arasında, ayrıca şiire dayalı yârenlikler onun bir başka cephesini aksettirmiştir. Onunla Osmanlı edebiyatına “nazîrecilik” de girmiştir. Yine “tarih düşürme” sanatı, onda mühim bir yer tutar.

Bu devirde Saraya yakın, tesirli üçüncü şâir Necâtî’dir. Ahmed Paşanın Şâirler Sultanı diye anıldığı zamanlarda, Necâtî’nin şiirleri onun meclisine kadar ulaşmış ve dikkatini çekmiştir. Bilhassa Necâti’nin döne döne redifli gazeli bu câzibeyi temin etmiştir. Necâtî, mühtedî bir şâir olarak tanınmasına rağmen, Türkçe'yi en güzel kullanan şâirlerin başında gelir. Onun içindir ki, sesi asırlara hâkim olacak ve tesiri devam edecektir. Çeşitli devlet hizmetinde bulunan Necâtî, 1509 yılında Vefâ’da vefat etmiştir. Şiirlerinde en çok Türkçe kelimelere yer vermiş, mecbur kalmadıkça yabancı asıllı kelimeler kullanmamıştır. Şâir bu yönüyle Türkçecilik cereyanı içinde müstesna bir mevkie sahiptir. 650 gazeli ihtiva eden bir Dîvân bırakmıştır. Şiirlerine, devrinde ve daha sonraki zamanlarda nazîreler söylenmiştir.

Hümâmî, Atâyî, Sâfî, Cemâlî, Adnî, Nişânî, Melihî, Sâdi-i Cem, Mesihî ve Aydınlı Visâlî devrin diğer şâirleri olarak bilinirler.

Divanların çoğalmasına karşılık Mesnevî Edebiyatı da varlığını bir hayli gösterir. Bunların başında hamse sahibi Akşemseddînzâde Hamdullah Hamdi gelmektedir. Yusuf ile Zeliha, Kıyâfetnâme, Tuhfetü’l-Uşşâk, Leylâ vü Mecnun ve Mevlid adlı eserleri hamsesini meydana getiren mesnevîlerdir. O bilhassa Yusuf ile Zeliha adlı mesnevîsiyle şöhret bulmuştur. 1503 yılında vefat etmiştir. Tâcizâde Câfer Çelebi (ölm. 1515), asrın bir başka mesnevî şâiridir. Hevesnâme’si, İstanbul’u anlatan bir mesnevîdir. Ayrıca Dîvân’ı da vardır.

Asrın diğer bir mesnevî şâiri de Edirneli olan ve Revânî diye anılan İlyas Şücâ Çelebi’dir. İkinci Bayezid Han ile Yavuz Sultan Selim Hanın iltifatlarına mazhar olmuştur. Dîvân’ından Başka İşretnâme adlı bir mesnevîsi de vardır. Şiirlerinde mahallî renklere tesadüf edilen Revânî’nin İşretnâmesi ile Osmanlı Edebiyatında yeni bir konu işlenmiştir. Zaten 16. asra girerken, konulardaki çeşitlilik daha da genişleyecek ve Osmanlı Türk Edebiyatı pek fazla bir gerçekçiliğin içinde olacaktır. Tâcizâde de yukarıda bahsedilen eseriyle şehirlere açılmış ve İstanbul’u anlatmıştır. Bu arada yine Hikâyet-i Şirînü Perviz-Rivâyet-i Gulgûnü Şebdîz adlı mesnevîsini Yavuz Sultan Selim Hana sunan Âhî’yi zikredebiliriz. Fakat asrın büyük mesnevî yazarları Lamiî Çelebi ile Taşlıcalı Yahya Beydir.

İkinci Murad Han devrinde yazılan ve mensûr olan eserlerden başka 15. yüzyılda bu sahada en güzel eseri Sinan Paşa (1440-1486) vermiştir. 1476 yılında Fatih Sultan Mehmed Han tarafından sadrazamlığa getirilen Sinan Paşa, Tazarrunâme’si ile haklı bir şöhret kazanmış ve bu sahadaki tesirleri Yakub Kadri’ye kadar devam etmiştir. Şeyh Vefâ Konevî’ye intisâb eden Sinan Paşanın Tazarrunâme’sinden başka yine nesir sahasında Maârifnâme ve Tezkiretü’l-Evliyâ adlı iki eseri daha bulunmaktadır. Hâsılı o, ortaya koyduğu eserleriyle devrine damgasını vurmuş ve tesiri Cumhuriyet dönemini de içine almıştır. Onun Tazarrunâme’si büyük, samimî bir münâcat, Maârifnâmesi ahlâk kitabıdır. Tezkiretü’l-Evliyâ’sı ise velilerin hayatı ve menkıbelerine ayrılmıştır. Yine 1453 yılında yazılan ahlâk kitaplarından birisi de Ali bin Hüseyin’in Tâcü’l-Edeb adlı eseridir.

Bu devirde yazılan tarih kitapları da, Enverî’nin Aydınoğulları Târihine yer verdiği ve 1469 yılında veziriâzam Mahmud Paşa'ya sunduğu manzûm Düstûrnâme’si bir tarafa bırakılırsa, mensûr saha içinde görülür. Bunların başında Tursun Beyin Târih-i Ebü’l-Feth’i gelmektedir. İstanbul’un fethine katılan Tursun Bey, tarihini 1442-1488 yıllarına âit 46 yıllık vakalara ayırmıştır. Beyâtî’nin, Câm-ı Cemâyîn adlı eseri bu cinsten bir başka eserdir. Bunlardan başka Âşık Paşanın torunu olan Derviş Ahmed Âşıkî’nin ve Oruç Beyin, Yazıcıoğlu’nun, Neşrî’nin, Sarıca Kemâl’in eserlerini zikretmek yerinde olur.

İkinci Bayezid devrinde ise Süleymannâme adlı büyük eseriyle Firdevsî-i Tavîl, Kıvâmî’nin yine İkinci Bayezid Han devrinde yazdığı Fetihnâme-i Sultan Mehmed adlı eseri canlı müşâhedelerle ortaya konulmuş bir başka eserdir. Fakat daha ziyade şiirle yazılmış olup, İstanbul’un fethini anlatır.

On beşinci yüzyılda Halk Edebiyatı olarak Osmanlı edebiyatında İkinci Murad Han zamanında Hacı Bayram-ı Velî ile başlayan bir ekol, daha ziyade tekke içi olarak devam etmiştir. Onun takipçileri, daha çok Akşemseddin hazretleri (1389-1459) ve Eşrefoğlu Rûmî'dir (1353-1469). Akşemseddin hazretlerinin İstanbul’un fethindeki hizmetleri, her türlü takdirin üstündedir. Eşrefoğlu Rûmî’ye gelince, bir Dîvân ile Müzekkinnüfûs adlı meşhur dînî tasavvufî eserini yâdigâr bırakmıştır. Yine Karamanlı şâir Kemâl Ümmî de, ilâhileriyle tekke şiiri içinde kalmış ve ünü diğer Türk illerine de yayılmıştır.

Din dışı mevzularda ise, Osmanlı destanları bir destan havası içinde, efsanevî Osmanlı tarihini işleyerek halk edebiyatı sahasında yeni bir çığır açarlar. Bilindiği üzere Türk Milleti, destan yönünden büyük eserleri olan bir millettir. Ancak, bunların bazıları tam olarak ele geçmemiştir.

On altıncı yüzyılda Sultan İkinci Bayezid-i Velî de dahil edilirse, bütün bir asır, şâir padişahlarla doludur. Hattâ bu durum, taşrada şehzâde mahfillerine kadar taştığı gibi, şiirlerinin bir kısmını Osmanlı Türkçesi'yle terennüm eden ve Osmanlı Devletine bağlı Kırım Hanlarından Gâzi Giray’a kadar uzanmaktadır. Böylece hükümdarların ilimden ve şiirden anlamaları, âlimleri ve şâirleri çevrelerine toplamaları âdeti gerçekleşmiş oluyordu. Yalnız âlim ve şâirlerin hükümdar saraylarında olması ve ileriye doğru devletin götürülüşü bu asrın yegâne karakteri olup, padişahların şanına uygunluğu, devrin bir başka hususiyetidir. Bu hâl, eski Türk an’anesine de sadakatten başka bir şey değildir.
boewulfs
boewulfs
e-GENC YONETiM
e-GENC YONETiM

Erkek
Mesaj Sayısı : 730
Yaş : 31
ŞEHİR : bursa
HOBİLER : futbol pc
Kayıt tarihi : 17/04/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz